Gündüzün telaşesi içinde uzaklaştığımız kendimize bir varıştır gecenin örtüsü. "Biliyor musun..?" diye başlayacağım her cümlenin önünde bir set olarak görüyorum yine kendimi anlatmak isterken. Düşünüyorum zifirin ufkuna dalarak.. Yokluyorum.. Bakınıyorum.. Başımda saç yoldurtacak bir sancı, ruhumun derinliklerindeki ağır sızıya eşlik ediyorken.. Yazmak yerine gözlerimi yumup uzunca hasbihal etmek istiyorum kendimle.. Nedenleri konuşulmayacak bir suskunluğun bedeli nedir bilir misin Acize?
Hıçkırıkları içimizde boğduğumuz günler oluyor. Göğüs kafesimizin daralıp kalbimizin içine sığmadığı nedense.. Okyanusları aşar da derenin birinde boğuladururuz acı içinde kimi zaman.. "Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda" mısrasıdır binlerce kez tekrarla dolanan dilime.. Acaba kaç insanın bir kağıt parçasında gözyaşı izinin nasıl göründüğüne dair bir fikri vardır, bilemiyorum. Bu satırları bir hokka bir divit ile yazıyor olsaydım eğer eline ulaşan mektup gözyaşları izi taşıyor olurdu.. Sahi, sen Acize, en son ne zaman gözyaşı döktün? En son ne zaman kaldırıpta başını, gökyüzünden salkım salkım dökülen o yıldızlara el uzattın? Bana kendini anlat.. Acize...